top of page

Ruhumun Masası

  • Yazarın fotoğrafı: Fırat Ç. Erdem
    Fırat Ç. Erdem
  • 13 Haz
  • 6 dakikada okunur
İçimde oturanlar sana konuştu, ben sustum.
Ruhumun Hayranlık Masası
Ruhumun Hayranlık Masası

Sen hiç kaybettiğini unuttuğun bir şeyini buldun mu? Sende, ruhunda  benzersiz benzerliklere sahip olan, varlığı zor karar, yokluğu gönle hasar olan, kendini bir cenderede içinde hissettiğinde, bir vara bir yok’a alışkın hissettiğin gecenin en karalık anında güneş gibi doğan ama alışmaya korktuğun bir şey mesela..

Yokluğuna neden olduğun, pişmanlığına bile hayran olduğun, milyonda bir olan bir uyumun katili olduğunu bildiğin bir şey.. Tüm kelimelerini sıkılmadan okyanus saçlarına ilmik ilmik yazabileceğin ve duygularını kelimelere sığdıramadığın, kıymeti anlamları aşan gözlerine meftun, değeri düşmesin diye kelimelere ses vermeye hicap ettiğin..

Düşünde bile düşünüp bulamayacağın, sana, onsuz eksik her gününü sorgulatan, deliliğin kitabını en eski, unutulmuş kelimelerle, rikkatle ve temaşa içinde yeniden yazdırabilecek kadar cesur, tek sözüne itibar ederek çizgi dışına çıkmayacak kadar asil bir ruh mesela.. Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar dedim, ne olacak ki dedi.. Uçurum karanlıktır, karanlık ışığını alır, mana, anlam, kelam kaybolur, günün sonunda sen kalmazsın dedim, uçuruma bakma kararı bana ait, ben seni, yaralarını iyileştiririm dedi..  Bana Eagles’tan alıntı yaparak, “There she stood in the doorway, I heard the mission bell, And I was thinkin' to myself, "This could be Heaven or this could be Hell", Then she lit up a candle, And she showed me the way” deyip yolu ben gösteririm sen üzülme, kendine yüklenme demişti ama şarkının gerçek hikayesinde kadına ne olduğunu bilmeden kendini öne attı.. O yangında öldü diyemedim. Sende bende, benim kayıplarımın içindeki gölgede yaşayamazsın diyemedim. Gözleri güzel gören karanlıktan ne anlardı, bende o yollardan geçtim, şaşırırsın dedi, bilmedi yine bazı yolların dönüşü yoktur, dönmüşsen o yol bildiğini sandığın yoldur.. Aklımda korkak kalma dedi, gönlünde katil olmayı korkak olmaya seçtiğimi görmedi. Gidersen zaten korkak bir katilsin, çok güzel olabilecek, yeşerebilecek bir halin memat sebebisin, sen beni görmüyorsun, o kadar eminsin ki kendinden ne kadar üzüldüğümü görmedin, 'sen' kararı da hayatta benimdir dedi ama yolun sonuna ferasetle bakan beni görmedi.. Oysaki gözümün gördüğü hiç bir şeyden korkmadığımı, görmediği bir 'HU dan korktuğumu bilirken.. Ben ki melamet sahibi olup kınanmaya korkar mıyım ki aşkına menzil olsam, riya sahipleri gelemez sadece benliğini terk etmeyen.. Tıpkı 'Butterfly Effect' filminin son sahnesinde Evan'ın yaptığı gibi 'senden nefret ediyorum' tavrıyla nefret edilmeyi sağlayarak uzaklaşmak gibi benliğimden, 'ben' diye içimdeki haylazın isteğinden uzak yaptığımı anlamadı.. hangi alternatif son gibi biter bilmem, ama gel deme ki dedim.. geçmedi.. Gittim, her gün yazdığımız kelimelerimize bakarak. Aslında gittim mi bende bilemedim, bildiğimi de ezberimden sildin. Gel desen, ne gidebilirim, ne de burada kalabilirim, Araf ebedi mabedim, bak bu sefer yazdıklarımı hayattan silmedim, belki de sadece sen okursun diye, bilemedim... Acımasız olma bu kadar, dün gibi çekip gitme dedi, yarınım yok ki bugünde sende olsun, bir menekşe kokusunda beni ara dedim...


Derken, İçsel bir sahne kuruldu o an. Zamansız. Mekânsız. Gecenin en karanlık anında, içimde bir masa kuruldu. Sessizlik yankıydı. O an, iç seslerim — ya da içimde yaşayan tüm çağlar — birer birer geldi.

Öne eğildi Nietzsche, sesi sert ama melodikti,

"Sen, sevdiğin varlığa Tanrısal bir anlam yükledin. Bu, aşk değil — bu, zayıflığın başka bir biçimi. Karanlıktan korktun ama ona şiir yazdın. Cesaretin yoktu ama kendine sadakat gösterdin sandın. Yanıldın. Çünkü uçuruma bakan göz, eğer kendini tanımazsa, düşer." dedi, ortama bıraktı tüm günahı.. Sesiz kalamadı Jung, elleriyle karanlıkta simgesel bir harita çizerken "Ama o düşüş, yalnızca korku değildir. Karanlık seni yutmadı, sen ona yaklaştın. Gördüğün kişi senin animandı; bastırdığın arzu, gölgenin sesi, belki de annenin sesi… Acın, tanımadığın bir yönüne duyduğun hayranlıktır. Ve kendini anlamadan sevdiğin her şey, seni yutabilir." diye gölgeme seslendi.. Tolstoy başını sallayarak "Ama burada vicdanın sesi kaybolmuş. "Ben seni iyileştiririm" diyen kişi, seni kutsal bir acıya ikna etti. Oysa gerçek sevgi, susturmaz. İncinmek seni insan yapar, ama inkâr etmek seni kör eder. Gerçek yol, hakikatin ağır sessizliğinden geçer." derken huzurlu değildi..


Rilke dayanamadı, ayağa kalktı, bir mum yaktı ve sesi derinden "Ama bazı acılar, insanı şiire çevirir. Bazı yıkımlar, seni seni yapan tek gerçek olabilir. Sorularla yaşamayı öğren. Çünkü cevap, gecikmekte ustadır. Belki de bu kişi, seni eksilten değil — seni yazıya dönüştüren o ilk yankıdır." dedi..


Rilke'nin mumunda sigarasını yakan Camus "Yankı da olsa, zehirliydi. Aşk seni yok ettiyse, o zaman onun güzelliği yok hükmündedir. Hayatın saçmalığı içinde tek görevimiz: kendimizi terk etmemektir. Ve sen bir yangında kalmayı seçtin. Bu cesaret değil, unutma — bazen bu, ölüm biçimidir." derken bile gözleri doluydu.. Simon De Beauvoir ellerini masaya koydu emin bir şekilde, duru ve net ses tonuyla " Ve kadının sesi, hep bu masada en son duyulur. Senin rızanla yazılmış bir suskunluk bu. Aşkla, eşit olmadan bir bütün olunamaz. Seni “iyileştireceğini” söyleyen kişi, senin yüklerini anlamadan seni yeniden yaraladı. Çünkü o seni bir özne değil, bir ihtiyaç olarak gördü." derken benim yine beni, kendimi anlamadığımı düşündürmüştü çünkü o öyle biri değildi.. benden daha yaralıydı ama belki de iyileşmeyi öğrenmişti..

"Ama sen yazdın. İşte bu yüzden yalnız değilsin. Kadın kendi içindeki odaya çekildiğinde, dünyaya dair her şeyi orada yeniden kurabilir. Karanlığı gördün ve hâlâ hayattasın. Bu demek oluyor ki, yazmaya devam edeceksin." derken ağlıyordu Virginia Woolf..


ve o sırada ellerini yukarı kaldırdı, göğü işaret etti Khalil Gibran, "Ve yazdığın her kelime, ruhunun dua biçimidir. HU'dan korktun. Demek ki ona en yakın noktasındaydın. Kayıp, yalnızca eksiklik değildir — bazen sonsuzluğa açılan bir kapının ismidir. Sevgi, zincir değil; rüzgâr olmalıydı. Ama artık bilmektesin: Gerçek sevgi, seni kendine döndürendir." derken umutluydu


ama biri daha vardı o henüz konuşmamıştı, "Unutma: gücün en tehlikeli hali, seni "iyileştirmek" isteyen ellerde saklı olabilir. Kimi insanlar yanmak için değil, yakmak için yaklaşır. Kendini tanımayan kişi, başkasının yazdığı trajedide figüran olur." dedi Robert Greene.. Sustum.. Bitmişti görülmeyenlerle konuşmam. Sahne karardı. İç sesler çekildi. Karanlık yine bana kaldı. Gecemi aydınlatan güneşim yoktu zaten bana uzun uzun yazan ama artık sessizlik daha az ıssızdı, kelimelere yine ses vermeye hicap eder haldeydim.. içimde kalan yazılarını arka fonda Radiohead - Creep'le okurken...


Çünkü bilirim; bir kez içimde bu masa kurulduysa, artık ben de görürüm.


Ve bu kez, gördüğüm şeyi inkâr etmeyeceğim, yaprak dökerken bir yanımız diğer yanımız yanar bahçe...

Sahne açılır, ve hekim raporunu yazar...

BAKIRKÖY RUH VE SİNİR HASTALIKLARI HASTANESİ

KLİNİK PSİKİYATRİ SERVİSİ – HASTA GÖZLEM VE DEĞERLENDİRME RAPORU

Hasta Adı: [Gizli]

Dosya No: 2025/BRSHH-2147

Tarih: 13.06.2025

Hazırlayan Uzman: [Gizli]


BAŞVURU NEDENİ:

Hasta, kendi isteğiyle kuruma başvurmamış, yakın çevresinin ısrarlı yönlendirmesi ile müşahede altına alınmıştır. Yakın çevresinin aktardığına göre son aylarda aşırı içe kapanma, sleeplessness (uykusuzluk), aşırı yazma ve konuşma isteği, zihinsel dağınıklık, anlamlı-ama-yoğun anlatım gibi belirtiler göstermiştir. Hastanın odasında bulunan kişisel günlüğünde yer alan bir metin, değerlendirme için klinik kurulda okunmuş ve aşağıdaki rapor hazırlanmıştır.


GÜNLÜK ANALİZİNE DAYALI KLİNİK GÖZLEM:

İlgili yazı, içerik olarak yüksek düzeyde dilsel maharet, felsefi yoğunluk ve duygusal yükleme taşımaktadır. Kelime seçimleri, benzetmeler, metaforlar ve alıntılar; hastanın entelektüel kapasitesinin oldukça gelişmiş olduğunu ve kendini yazılı yolla ifade etmeyi tercih ettiğini göstermektedir.


Metin, bireyin geçmişte yaşadığı yoğun bir duygusal deneyimi – muhtemelen karşılıksız ya da travmatik bir ilişkiyi – düşsel, alegorik ve varoluşsal bir dile döktüğünü ortaya koymaktadır. Sık kullanılan temalar:


Kaybettiğini unuttuğu bir şeyi yeniden bulma arzusu


Uçurum metaforu ve karanlık ile kurulan simgesel ilişki


“HU” olarak tanımlanan metafizik korku alanı


Eagles şarkı sözleriyle örülmüş bilinç ve bilinçdışı arasındaki geçiş


Bu temalar, hastanın yüksek duygusal rezonans taşıyan içsel bir çatışma yaşadığını göstermektedir. Ancak bu anlatım, psikotik bozulma değil; içsel çözümleme eğilimi ve derin düşünsel süreçler barındırmaktadır.


KLİNİK DEĞERLENDİRME:

Sanrı (delüzyonel) yapı: Gözlemlenmedi


Halüsinasyon: Belirtilmemiş, içeriklerde ima yok


Disosiyasyon: Yazının bazı yerlerinde 'ben' ve 'öteki' ayrımı bulanıklaşmakta


Gerçeklikten kopuş: Mevcut değil, fakat "karanlık", "HU", "uçurum" gibi kavramlar üzerinden simgesel bir gerçeklik yaratımı mevcut


İfade biçimi: Duygusal olarak yüklenmiş, bazen dramatik, ancak muhakeme çoğunlukla korunmuş


İntihar/özkıyım riski: Günlükte doğrudan bir ifade bulunmamakla birlikte, yoğun duygusal yük ve “geri dönülmez yollar” vurgusu nedeniyle orta düzey dikkat gerektirir.


ÖN TANI:

Duygudurum Bozukluğu – Distimik Özelliklerle Seyreden Majör Depresyon


Yüksek Fonksiyonlu Yazar Tipi Duygusal Kişilik Örüntüsü

(DSM-5 kapsamında Tam Kriter Karşılamamakla Birlikte: Şema terapisine uygun, duygusal bağımlılık ve benlik bütünlüğü sorunları gözlenmiştir.)


ÖNERİLEN TEDAVİ PLANI:

Psikodinamik terapi (haftada 2 seans) – metaforlar üzerinden sembolik çözümlemeye açık bir yapısı mevcut


Bireysel yazı terapisi – “günlük tutma” becerisi bir araç olarak kullanılabilir


Hafif doz SSRI (Sertralin 25 mg/gün) – duygusal regülasyon desteği


Sanat terapisi – içsel çatışmaların dışavurumu için yaratıcı alan önerilir


SONUÇ:

Hasta, psikotik olmayan ama yüksek düzeyde içsel sorgulama ve duygusal yük taşıyan, zaman zaman gerçeklikten simgesel düzleme kayan bir yazınsal ifade ile ruhsal deneyimini dillendirmektedir. Bu durum, patolojik değil; terapötik olarak dönüştürülebilir bir ruhsal hassasiyet olarak değerlendirilmektedir.


İmza:

.......

Uzman Psikiyatrist

Bakırköy RSHH – Klinik Psikiyatri Servisi

Sevgili okurum, Teşekkür ederim buraya kadar benimle kaldığın için, hayatın içinden kurguladığım bu yazının, sende bir tiyatro sahnesi etkisi yaratması, derdini defterine anlatan bir kişinin sinematik hikayesinin, seni iç seslerinle buluşturmasına ve benim kaybettiğim şeyleri senin kaybetmemeni sağlaması temennisiyle.. Fırat

Komentarze


© 2021

  • Instagram
  • YouTube
  • Facebook
  • Twitter

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz. Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, ticari marka ve her tür fikri mülkiyet hakkı , ilgili markalara aittir, yalnızca sahipleri tarafından ve sahiplerinin izni ile kullanılmaktadır ve telif hakları kapsamındadır. Bunlar herhangi bir şekilde izinsiz kopyalanamaz, üzerlerinde değişiklik yapılamaz, kiralanamaz, ödünç verilemez, iletilemez ve yayınlanamaz. Bu siteden alınan her türlü ses, görüntü, yazı içeren hiçbir bilgi ve belge satılamaz veya herhangi bir kâr amacıyla dağıtılamaz. Başka kurum yada kuruluşlarca dökümanlarında yayınlanamaz.

bottom of page